LUİS BUNUEL'E GÖRE SİNEMA
Bunuel'in 1953 yılında Meksika Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmadan alınmıştır.
Fransızca'dan çeviren: Güven Güner, 1998, İstanbul
- Octavio Paz, "Bir insanın dünyayı patlatacak güce sahip olması için gözlerini kapaması yeter" demişti. Ben biraz daha ileri giderek ekliyorum; Evreni patlatmak için, perdenin beyaz gözkapaklarının kendine özgü ışığını yansıtması yeterlidir. Ama şimdilik rahat uyuyabiliriz. Zira sinemanın ışığı özenli bir dozda ve bağımlı.
Hiçbir geleneksel sanat, sahip olduğu olanaklar ile gerçekleştirdikleri arasında sinemanınki kadar büyük bir orantısızlık göstermedi. Sinemada olguları ve şeyleri seyircinin üzerine direkt olarak yansıtmak mümkündür.
- Sinemada salonun sessizliği ve karanlığı sayesinde seyirciyi etrafından yalıtarak onu bir tür ruhsal ikamete tabii kılmak söz konusudur. Sinema tüm ifade biçimleri arasında seyirciyi kendinden geçirmeye en muktedir olanıdır. Aynı zamanda aptallaştırmaya en muktedir olanı da. Malesef günümüz sinema prodüksiyonlarının büyük çoğunluğu bu ikinci misyonu sahiplenmişe benziyor; Perdeler, içinde sinemanın olduğu, boş merak ve aklı gösteriyor. Aslında roman ve tiyatroyu taklit ederek doğan ama kullandığı araçlar insan ruhunu açıklamak için çok daha zengin olan sinema, bıktırana kadar aynı hikayeyi tekrarlıyor, 19. yüzyılın anlatmaktan yorgun olduğu, çağdaş romanın hala anlattığı hikayeyi.
- ... Sinema eğer özgür düşünceli birinin elindeyse müthiş bir silahtır. Rüyaların dünyasını duyguları, içgüdüleri ifade etmek için en mükemmel araçtır. Sinematografik imajların yaratıcısının mekanizması, beynin çalışmasını, bütün ifade biçimleri arasında, en iyi uykudayken hatırlar. Film, istemeden de olsa rüyanın bir taklidine benzer. B.Brunius, salonun yavaş yavaş kararmasının gözlerin yavaş yavaş kapanmasına benzediğini söyler. İşte insanın derinliği, bilinçaltına gece akınları, perdenin üzerine böylece düşmeye başlar; imajlar rüyadaki gibi görünüp kaybolur, zaman ve mekan esnek hale gelir. Zaman sıralamaları ve sürelerin görece değerleri artık gerçekle aynı değildir. Eylemler birkaç hafta ya da birkaç yüzyılda tamamlanır. Hareketler gecikmeleri hızlandırır.
- Sinema, bana, köklerinin derinlemesine şiirin içinde olduğu bilinçaltının yaşamını ifade etmek için keşfedilmiş gibi geliyor. Ama bu amaçla hemen hemen hiç kullanılmadı.