BORIS VIAN'IN SİNEMA TUTKUSU
Yazan: Noel ARNAUD
Fransızca'dan çeviren: Güven Güner, 1993, Paris
Anma törenlerini hatırlatmak gibi bir fikrimiz olduğu sanılmasın ama XVI Louis ve Marie-Antoinette'(Şehit ve Bakire) in ikiyüzüncü ölüm yıldönümünün anıldığı şu günlerde bir başka ölüm yıldönümünü, 1959'da ölen Boris Vian'ınkini, hatırlatmanın münasebetsizlik olmayacağını umuyoruz. Şimdiden otuz yıl. Bununla beraber Vian'ın senaryolarının 89'da yayınlanmaya başlanması hiçbir şekilde bu ölüm yıldönümünü anma amacına yönelik bir girişim değildi. Onları çok daha önce umut ediyorduk. 80 ya da 81'de. Pierre Kast'ın derlemenin önsözünü yazması gerekiyordu. Bense, özenli Vianofillerin isteklerinden doğmuş bir alışkanlık gereği "Textler Üzerine Notlar"ı yazmakla yetinecektim. Yıl 1989, 30. ölüm yıldönümü, pür tesadüf. Kast, sürekli önsözü yazma isteği içinde, ardı arkası kesilmeyen yolculuklarına, Lyon FR3'de L'Herbe Rouge(Kızıl Ot)'un uyarlamasını yaptığı işine rağmen nihayet önsözü yazmaya karar verdi, ve birden!
Beklenmeyen ölümü. Herşeye yeniden başlanacak, herşey yeniden gözden geçirilecek. Kast'la, yayınlanacak senaryolar üzerinde anlaşmıştık ama önsözü onun yerine yazmak yapılası bir iş değildi. Çok sevdiği Boris'le birlikte çalışmış Kast'ın kendisi de gerçek bir yazardı.
Boris Vian'ın yedisi Pierre Kast'la birlikte yazılmış ondokuz sinematoğrafik senaryosunu içeren derlemeye adını, Pierre Kast'la birlikte yazılmış senaryolardan biri olan Rue des Ravissantes veriyordu.
Viviane Smith, seven bir kalple, Vian'ın bastırılamaz iki tutkusunun aşk (ilk sırada olmak üzere) ve Jazz olduğunu düşünüyor. Bu fikrini Almanya'da Ulla Westerweller, Amerika'da Redjeb Jordania ve Avustralya'da kendisi gibi birkaç istisna dışında yorumcular tarafından sürekli ihmal edilen, böylesine önemli bir konu üzerine hemen hemen tek sayılabilecek, "La Musique et L'Ecume des Jours"(Müzik ve Günlerin Köpüğü) adlı çalışmasında geliştiriyor. Belirtmek gerekir ki bu ülkelerde, araştırmalar, edebiyat bilgisine müziğin ve plastik sanatlarınkini katmadıkları sürece eksik sayılıyorlar. Şiiri resimden ayırmak bu ülkelerde neredeyse sapkınlık olarak değerlendiriliyor. Michel Decaudin'e göre bu uçurum az bir zamandan beri Fransa'da da kapanmaya başlamış.
Viviane Smith'in bu konudaki bütün yeteneğine karşın, kendimi yine de onun sıralamasına karşı çıkmak zorunda hissediyorum. Aynı şekilde, kendisini Vian'ın iki büyük tutkusunu trompet ve roman olarak ayırtlayanlardan olduğunu sanan birisi olarak kendimle çelişeceğim ama aslında ne aşk ne de trompet. Hepsinden önce sinema.
Bu, elimize kadar ulaşmış senaryoların uzun bir araştırmasından çıkardığım bir sonuç.(Anlaşıldığı gibi geçici bir sonuç, hiçbir sonucun kesin ve kalıcı olamayacağı gibi). Herşey, Le Conte de fees a l'usage des moyennes personnes(Ortalama İnsana Peri Masalları)'ndan Trouble dans les Andains(Andains'de İsyan)'dan Vercoquinve Plancton'dan, 1943 - 1944 tarihini taşıyan tüm yazılardan önce Vian'ın ilk yazılarının birer sinematoğrafik senaryo olduğunu gösteriyor. Bunlardan 1941 - 42 yıllarına ait, film profesyonellerine fazlasıyla naif gözüken, üç ya da dördü çok kısa olmak üzere beş tanesi burada anılmaya değer. Hiç kuşku yok ki yazar, bu dönemde synopsis'le karıştırdığı senaryonun ne olduğundan ve diğer temel kavramlardan habersiz.
Tüm nosyonunu ise 50'li yılların hemen başında, I.D.H.E.C(Yüksek Sinema Enstitüsü)'nün eski öğrencisi, Jean Gremillon'un asistanı, daha o zamandan birkaç kısa metrajlı film çekmiş olan Pierre Kast'tan alıyor. Teknik planda son derece naif olan bu senaryolar, görünüşte hatta ilham kaynağında bile naif. Ama biraz sahte, yapmacıklı bir naiflik bu. Dönemi ıskalamayalım; Mareşal Petain ve onun ahlak düzeninde yaşıyoruz. Vian, kalemiyle yaşamayı, en azından kısmen, deniyor. Yapımcılara satılmak üzere yazılmış senaryolar bütün muzır fikirlerden arınmış durumda. Tanrı, senaryoların karakterleri arasında yer almasa bile pek uzaklarda olmadığı anlaşılıyor. Böylesi motifler iyi sattırıyor o dönemde... Herşey bugünkü gibi. Bize oldukça çekici gelen birkaç sayfalık bu üç senaryoyu yayınlamak, başlıca işleri yazarın tutkularını, bu tutkular açıkça ticari de olsa, araştırmak olan Vianologların da işine geldi. Kronolojik bir sıra, başka yerlerde olduğundan çok daha fazla, hayli tatlı başlayıp, yapımcı firma tarafından reddedilen, J'irai cracher sur vos tombes(Mezarlarınızın Üstüne Tüküreceğim)'in senaryosuyla kan ve sefahat içinde biten bu derleme için uygun olurdu herhalde. Kan, sefahat ve matrak...
Vian'ın Rue des Ravissantes'da önerilen beş senaryosundan (Okuyucunun içi rahat olabilir, burada kendilerinden hiç iz kalmamış diğer ilk senaryolarda söz konusu) ikisi olağanüstü bir zenginlik gösteriyor. Bu ikisinden özel bir ilgi hakeden Le Velo-Taxi(Taksi Bisiklet)'i Notre Faust (Bizim Faust) olarak yeniden adlandırdık. Zira Taksi-Bisiklet adı senaryo içinde öylesine tali kalıyordı ki onun yerini mesela bir "Rolls-Royce" ya da bir "Yayan Yürüyüş" rahatlıkla alabilirdi.
Burada, daha 1942'de, Boris Vian'ın Vecoquin, Plancton ve diğerlerinin yanında birçok hikayesinin kahramanı Jacques Loustalot'la karşılaşıyoruz. Senaryonun yazım stili Vercoquin'inkine son derece yakın. Romancı Boris Vian bir sinema senaryosu sayesinde doğuyor. Taksi Bisiklet ve Bizim Faust'umuz konunun Jazz olduğu ender senaryolardan biri olma özelliğini taşıyor, ha? Sevgili Viviane Smith, işte birbiri içine girmiş iki tutku; Sinema ve Jazz. Trompetine, Pat adı altında, hayran kaldığımız Boris Vian'ın düşlemekten bıkmadığı görkemli turnede aynı zamanda Fransız cazının tüm büyük ustaları yer alıyor. Mademki bizi heyecanlandırıyor, o halde itiraf edelim; Bu iyi bir senaryo.
Diğerlerine kısaca değineceğiz, yoksa textler üzerine notlar(son derece zengin) bir işe yaramayacak ya da onları fazlaca açıkladığımız için kınanacağız. Burada yalnızca Raymond Queneau ve Michael Arnaud ile yazılmış, bitmiş bir kaba güldürü olan Zoneilles, Vian tarafından tasarlanmış tek western olan Le Cow-Boy de la Normandie (Normandiya Kovboyu) ve Tous les Peches de la Terre(Yeryüzünün Bütün Günahları) ve Rue des Ravissantes'da olduğu gibi Kast'ın tuzunun hissedildiği Barron Annibal'a işaret etmekle yetinelim.
Tüm utancınıza rağmen 68 tarihli Strip-tease'de, bir kız ve bir erkek kardeş arasında ne yazık ki boşa çıkan (Oh! Pardon!) ensest ilişkiyi keşfedeceksiniz, ama bu boşa çıkma ne yazık ki yalnızca kahramanlardan birinin trajik sonu nedeniyle olacak. Bütün geri kalanlar üzerine artık çenemi kapıyorum yoksa sonunda kendi reklamımı yapıyorum diye beni protesto edeceksiniz. Böylesine bir utanmazlıkla her an her dakika kendimi göstermeye meraklı birisi olduğumu düşünmek belki hoş ama hoş olduğu kadar da hatalı olacak. Çünkü ben kendimden değil, üzerinde yeteri kadar çalışılmış, hiçbir şekilde "çekmece dibi" sayılamayacak ve büyük bir olasılıkla son ya da sondan bir önceki eser olan Rue des Ravissantes'ın yayınlanmaya değer olduğunu açıklamak için, Boris Vian'dan bahsediyorum.
Şimdi sıra Boris Vian'ın hayatı boyunca koruduğu ilk aşkı yüzünden defalarca düş kırıklığına uğradığını kabul etmeye geliyor. Rue des Ravissantes'da toplanan senaryolardan hiçbiri gerçekleşme aşamasına ulaşamadı. Böylesine tutkuyla sinema yazarı olmak isteyen biri için herhalde bundan daha kötü bir sansür olamaz. Sıklıkla şahit olduğumuz üzere, kötü bir senaryo ile iyi bir film yapılabilir. Makineye taktığımız boş bir makaranın beyaz perdeye yansıyan sessiz ve cansız görüntüsü bile bir çeşit filmdir. En azından somutlanmış bir soyutlama. Ama filme alınmamış bir senaryo, havada kalan bir fikir, bir hiçtir.
Yine de en güçlü, en deli olan aşk değil mi? Boris Vian, sinemanın onu aldattığını, yıprattığını biliyordu. Buna rağmen aşkına ihanet etmedi. Mezarlarınızın Üstüne Tüküreceğim'in olağanüstü senaryosu bunu gösteriyor.
Nitekim Vian, onun için tutkusunu aşmanın tek yolu olan bir sinema salonunda kendisine ait olması gereken bir filmin önünde öldü. Yalnızca tesadüf mü? Belki de kader... Ona bir itirazımız yok ama, Bernanos'un dediği gibi;
Belki de kaderimiz kendimize benziyor...
Anma törenlerini hatırlatmak gibi bir fikrimiz olduğu sanılmasın ama XVI Louis ve Marie-Antoinette'(Şehit ve Bakire) in ikiyüzüncü ölüm yıldönümünün anıldığı şu günlerde bir başka ölüm yıldönümünü, 1959'da ölen Boris Vian'ınkini, hatırlatmanın münasebetsizlik olmayacağını umuyoruz. Şimdiden otuz yıl. Bununla beraber Vian'ın senaryolarının 89'da yayınlanmaya başlanması hiçbir şekilde bu ölüm yıldönümünü anma amacına yönelik bir girişim değildi. Onları çok daha önce umut ediyorduk. 80 ya da 81'de. Pierre Kast'ın derlemenin önsözünü yazması gerekiyordu. Bense, özenli Vianofillerin isteklerinden doğmuş bir alışkanlık gereği "Textler Üzerine Notlar"ı yazmakla yetinecektim. Yıl 1989, 30. ölüm yıldönümü, pür tesadüf. Kast, sürekli önsözü yazma isteği içinde, ardı arkası kesilmeyen yolculuklarına, Lyon FR3'de L'Herbe Rouge(Kızıl Ot)'un uyarlamasını yaptığı işine rağmen nihayet önsözü yazmaya karar verdi, ve birden!
Beklenmeyen ölümü. Herşeye yeniden başlanacak, herşey yeniden gözden geçirilecek. Kast'la, yayınlanacak senaryolar üzerinde anlaşmıştık ama önsözü onun yerine yazmak yapılası bir iş değildi. Çok sevdiği Boris'le birlikte çalışmış Kast'ın kendisi de gerçek bir yazardı.
Boris Vian'ın yedisi Pierre Kast'la birlikte yazılmış ondokuz sinematoğrafik senaryosunu içeren derlemeye adını, Pierre Kast'la birlikte yazılmış senaryolardan biri olan Rue des Ravissantes veriyordu.
Viviane Smith, seven bir kalple, Vian'ın bastırılamaz iki tutkusunun aşk (ilk sırada olmak üzere) ve Jazz olduğunu düşünüyor. Bu fikrini Almanya'da Ulla Westerweller, Amerika'da Redjeb Jordania ve Avustralya'da kendisi gibi birkaç istisna dışında yorumcular tarafından sürekli ihmal edilen, böylesine önemli bir konu üzerine hemen hemen tek sayılabilecek, "La Musique et L'Ecume des Jours"(Müzik ve Günlerin Köpüğü) adlı çalışmasında geliştiriyor. Belirtmek gerekir ki bu ülkelerde, araştırmalar, edebiyat bilgisine müziğin ve plastik sanatlarınkini katmadıkları sürece eksik sayılıyorlar. Şiiri resimden ayırmak bu ülkelerde neredeyse sapkınlık olarak değerlendiriliyor. Michel Decaudin'e göre bu uçurum az bir zamandan beri Fransa'da da kapanmaya başlamış.
Viviane Smith'in bu konudaki bütün yeteneğine karşın, kendimi yine de onun sıralamasına karşı çıkmak zorunda hissediyorum. Aynı şekilde, kendisini Vian'ın iki büyük tutkusunu trompet ve roman olarak ayırtlayanlardan olduğunu sanan birisi olarak kendimle çelişeceğim ama aslında ne aşk ne de trompet. Hepsinden önce sinema.
Bu, elimize kadar ulaşmış senaryoların uzun bir araştırmasından çıkardığım bir sonuç.(Anlaşıldığı gibi geçici bir sonuç, hiçbir sonucun kesin ve kalıcı olamayacağı gibi). Herşey, Le Conte de fees a l'usage des moyennes personnes(Ortalama İnsana Peri Masalları)'ndan Trouble dans les Andains(Andains'de İsyan)'dan Vercoquinve Plancton'dan, 1943 - 1944 tarihini taşıyan tüm yazılardan önce Vian'ın ilk yazılarının birer sinematoğrafik senaryo olduğunu gösteriyor. Bunlardan 1941 - 42 yıllarına ait, film profesyonellerine fazlasıyla naif gözüken, üç ya da dördü çok kısa olmak üzere beş tanesi burada anılmaya değer. Hiç kuşku yok ki yazar, bu dönemde synopsis'le karıştırdığı senaryonun ne olduğundan ve diğer temel kavramlardan habersiz.
Tüm nosyonunu ise 50'li yılların hemen başında, I.D.H.E.C(Yüksek Sinema Enstitüsü)'nün eski öğrencisi, Jean Gremillon'un asistanı, daha o zamandan birkaç kısa metrajlı film çekmiş olan Pierre Kast'tan alıyor. Teknik planda son derece naif olan bu senaryolar, görünüşte hatta ilham kaynağında bile naif. Ama biraz sahte, yapmacıklı bir naiflik bu. Dönemi ıskalamayalım; Mareşal Petain ve onun ahlak düzeninde yaşıyoruz. Vian, kalemiyle yaşamayı, en azından kısmen, deniyor. Yapımcılara satılmak üzere yazılmış senaryolar bütün muzır fikirlerden arınmış durumda. Tanrı, senaryoların karakterleri arasında yer almasa bile pek uzaklarda olmadığı anlaşılıyor. Böylesi motifler iyi sattırıyor o dönemde... Herşey bugünkü gibi. Bize oldukça çekici gelen birkaç sayfalık bu üç senaryoyu yayınlamak, başlıca işleri yazarın tutkularını, bu tutkular açıkça ticari de olsa, araştırmak olan Vianologların da işine geldi. Kronolojik bir sıra, başka yerlerde olduğundan çok daha fazla, hayli tatlı başlayıp, yapımcı firma tarafından reddedilen, J'irai cracher sur vos tombes(Mezarlarınızın Üstüne Tüküreceğim)'in senaryosuyla kan ve sefahat içinde biten bu derleme için uygun olurdu herhalde. Kan, sefahat ve matrak...
Vian'ın Rue des Ravissantes'da önerilen beş senaryosundan (Okuyucunun içi rahat olabilir, burada kendilerinden hiç iz kalmamış diğer ilk senaryolarda söz konusu) ikisi olağanüstü bir zenginlik gösteriyor. Bu ikisinden özel bir ilgi hakeden Le Velo-Taxi(Taksi Bisiklet)'i Notre Faust (Bizim Faust) olarak yeniden adlandırdık. Zira Taksi-Bisiklet adı senaryo içinde öylesine tali kalıyordı ki onun yerini mesela bir "Rolls-Royce" ya da bir "Yayan Yürüyüş" rahatlıkla alabilirdi.
Burada, daha 1942'de, Boris Vian'ın Vecoquin, Plancton ve diğerlerinin yanında birçok hikayesinin kahramanı Jacques Loustalot'la karşılaşıyoruz. Senaryonun yazım stili Vercoquin'inkine son derece yakın. Romancı Boris Vian bir sinema senaryosu sayesinde doğuyor. Taksi Bisiklet ve Bizim Faust'umuz konunun Jazz olduğu ender senaryolardan biri olma özelliğini taşıyor, ha? Sevgili Viviane Smith, işte birbiri içine girmiş iki tutku; Sinema ve Jazz. Trompetine, Pat adı altında, hayran kaldığımız Boris Vian'ın düşlemekten bıkmadığı görkemli turnede aynı zamanda Fransız cazının tüm büyük ustaları yer alıyor. Mademki bizi heyecanlandırıyor, o halde itiraf edelim; Bu iyi bir senaryo.
Diğerlerine kısaca değineceğiz, yoksa textler üzerine notlar(son derece zengin) bir işe yaramayacak ya da onları fazlaca açıkladığımız için kınanacağız. Burada yalnızca Raymond Queneau ve Michael Arnaud ile yazılmış, bitmiş bir kaba güldürü olan Zoneilles, Vian tarafından tasarlanmış tek western olan Le Cow-Boy de la Normandie (Normandiya Kovboyu) ve Tous les Peches de la Terre(Yeryüzünün Bütün Günahları) ve Rue des Ravissantes'da olduğu gibi Kast'ın tuzunun hissedildiği Barron Annibal'a işaret etmekle yetinelim.
Tüm utancınıza rağmen 68 tarihli Strip-tease'de, bir kız ve bir erkek kardeş arasında ne yazık ki boşa çıkan (Oh! Pardon!) ensest ilişkiyi keşfedeceksiniz, ama bu boşa çıkma ne yazık ki yalnızca kahramanlardan birinin trajik sonu nedeniyle olacak. Bütün geri kalanlar üzerine artık çenemi kapıyorum yoksa sonunda kendi reklamımı yapıyorum diye beni protesto edeceksiniz. Böylesine bir utanmazlıkla her an her dakika kendimi göstermeye meraklı birisi olduğumu düşünmek belki hoş ama hoş olduğu kadar da hatalı olacak. Çünkü ben kendimden değil, üzerinde yeteri kadar çalışılmış, hiçbir şekilde "çekmece dibi" sayılamayacak ve büyük bir olasılıkla son ya da sondan bir önceki eser olan Rue des Ravissantes'ın yayınlanmaya değer olduğunu açıklamak için, Boris Vian'dan bahsediyorum.
Şimdi sıra Boris Vian'ın hayatı boyunca koruduğu ilk aşkı yüzünden defalarca düş kırıklığına uğradığını kabul etmeye geliyor. Rue des Ravissantes'da toplanan senaryolardan hiçbiri gerçekleşme aşamasına ulaşamadı. Böylesine tutkuyla sinema yazarı olmak isteyen biri için herhalde bundan daha kötü bir sansür olamaz. Sıklıkla şahit olduğumuz üzere, kötü bir senaryo ile iyi bir film yapılabilir. Makineye taktığımız boş bir makaranın beyaz perdeye yansıyan sessiz ve cansız görüntüsü bile bir çeşit filmdir. En azından somutlanmış bir soyutlama. Ama filme alınmamış bir senaryo, havada kalan bir fikir, bir hiçtir.
Yine de en güçlü, en deli olan aşk değil mi? Boris Vian, sinemanın onu aldattığını, yıprattığını biliyordu. Buna rağmen aşkına ihanet etmedi. Mezarlarınızın Üstüne Tüküreceğim'in olağanüstü senaryosu bunu gösteriyor.
Nitekim Vian, onun için tutkusunu aşmanın tek yolu olan bir sinema salonunda kendisine ait olması gereken bir filmin önünde öldü. Yalnızca tesadüf mü? Belki de kader... Ona bir itirazımız yok ama, Bernanos'un dediği gibi;
Belki de kaderimiz kendimize benziyor...